3 Kasım 2015 Salı

Çivisi Çıkmış Dünya (Uygarlıklarımız Tükendiğinde)

"Bu kitabı yazmamdaki amaç, (...) geç kalındığını, ama çok geç kalınmadığını söylemek. Çöküşü ve gerilemeyi önlemek amacıyla bütün gücümüzle harekete geçmemenin bir intihar, bir suç olduğunu söylemek. (...) Düşünce ve davranış alışkanlıklarımızı kökünden değiştirme, hayali gerçekliklerimizi kökünden değiştirme ve öncelikler ölçeğimizi yeniden oluşturma cesaretinin gösterilmesi gerektiğini dile getirmek."
"İnsanlık, evriminin günümüzdeki evresinde, tarihte eşine rastlanmayan yeni tehlikelerle karşı karşıya ve bunlar yepyeni küresel çözümler gerektiriyor; yakın gelecekte bu çözümler bulunmazsa uygarlığımızı büyük ve güzel kılan şeylerden geriye hiçbir şey kalmayacak; kaldı ki, bugüne dek, insanların farklılıklarını aşacağını, düş gücüne dayanan çözümler geliştireceğini, ardından onları hayata geçirmek adına birleşip seferber olacağını ummamızı sağlayabilecek pek az ipucu var; hatta belirtilere bakılırsa dünyanın çivisinin çıkması sürecinde ileri bir evreye gelindiği ve bir gerilemenin önüne geçmenin artık güç olduğu düşünülebilir."

Kitabı okumaya başladım ve ilk sayfada kendi adına bu açıklamaları yaptı Maalouf; ancak ona katılmamak neredeyse imkansız. Israrla ben bir çığırtkan değilim, bir felaket tellalı hiç değilim diyor ve ekliyor "Burada söz konusu olan ne bir bin yıldan diğerine geçerken hissedilen akıldışı sıkıntılar, ne de değişimden ödü patlayanların ya da değişim hızından korkanların ezelden beri ortaya attıkları, durmaksızın yineledikleri lanetler. Benim derdim bambaşka; Aydınlanma Çağı'nın bocaladığını, zayıfladığını ve kimi ülkelerde sona ermek üzere olduğunu gören bir Aydınlanma yanlısının; bir zamanlar özgürlüğün, dünyanın tamamına yayılmakta olduğuna inanan şimdiyse ona yer olmayan bir dünyanın biçimlendiğini gören, eli kolu bağlı biçimde fanatizmin, şiddetin; dışlamanın ve umutsuzluğun yükselişine tanık olan bir özgürlük tutkununun; her şeyden önce de, aslında sadece, pusuda bekleyen yok oluşa boyun eğmek istemeyen bir yaşam aşığının endişeleri benimkiler."

Farkındayım ki, bir çoğumuz Aydınlanma Çağı'nda yaşadığımız bu karanlığın ve yok oluşun farkında bile değil, ancak bu kitabı okurken irdelemek istediklerim suçu başkalarının üzerine atmak değil. Tamamen aydınlığı benliğimde yeniden egemen kılmak ve herkesin bu sürece kendinden başlamasını sağlamak. Aydınlanmanın anahtarı ise eminim ki hoşgörü....
Maalouf bu karmaşa içerisinde yer alan bizleri şöyle tanımlıyor;"Şu ya da bu şekilde, dünyadaki halkların tümü bir karışıklık yaşıyor. Zengin ya da yoksul, küstah ya da uysal, işgalciler, işgal altındakiler, kısacası hepimiz aynı dayanıksız sala binmişiz, hep birlikte suya gömülmek üzereyiz. Gelgelelim, yükseklen denizi hiç dert etmeden birbirimize sövüp saymayı, kavga etmeyi sürdürüyoruz. Bize doğru yükselirken, önce düşmanlarımızı batırsa, bu yıkıcı dalgayı alkışlayabiliriz bile..."


Sizce de durum bu denli vahim değil mi? Hayatta her geçen gün yeni engeller yaratıyoruz birbirimize, farkında bile değiliz ki bu engellere dönüp dolaşıp yine biz takılacağız. Kitaba kısa bir girişin ve incelemenin ardından Aldatıcı Zaferler adlı bölümle başlıyorum. Son sayfada görüşmek üzere :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder