13 Ekim 2016 Perşembe

Kara Kule Serisi / Stephen King (Kitap Yorumu)


Roland Deschain' la yolculuğum yaklaşık yedi ay önce başladı ve bu yolculuk bugün maalesef sona erdi. Açıkça ifade etmek gerekirse Kara Kule'nin bir sonu yok. Sonlar her zaman hüzünlüdür ve elveda demenin bir başka türüdür diyor yazar bu konu hakkında. Belki de böylesi daha iyi olmuştur. Sonuçta önemli olan yol değil, yolculuktu. Bu yedi ay boyunca Ka-Tet üyeleriyle o kadar içli dışlı olmuşum ki, şu anda tam bir boşluktayım diyebilirim. Kara Kule'den sonra hangi kitabı okuyacağım diye gerildiğim de doğrudur. Kara Kule serisi toplam sekiz kitaptan oluşuyor. Sırasıyla;
1-Silahşor
2-Üç'ün Çekilişi
3-Çorak Topraklar
4-Büyücü ve Cam Küre
5-Anahtar Deliğinden Esen Rüzgar (4.5. kitap bir kara kule hikayesi ve yazar 4. kitaptan sonra okunmasını tavsiye etmiş.)
6-Calla'nın Kurtları
7-Susannah'ın Şarkısı
8-Kule

Her bir kitap için ayrı ayrı yorum yapmayacağım ancak her biri nefes kesici bir tempoda devam ediyor. Net bir şekilde şunu söyleyebilirim ki, eğer sadık bir King okuyucuysanız Kara Kule serisini kesinlikle es geçmemelisiniz. İnternette listelerini bulabileceğiniz Kara Kule serisinden önce okunması gereken kitaplar listesi var. Bu kitaplar nedir diye merak eden varsa şöyle söyleyeyim, Kara Kule serisi farklı dünyalarda geçiyor ve bu dünyalarda karşılaştığımız hikayelerin King'in diğer kitaplarına dokunduğunu görüyoruz. Eğer bu hikayelerden haberiniz varsa yüzünüze bir aydınlanma yayılıyor okurken. :)

ALINTILAR:
Silahşor:

*Dönüyoruz, tekrar başladığımız yere dönüyoruz: Yeniden başlamak, ezelden beri gün ışığının lanetidir.
Yeniden şafak sökünceye dek ne kadar zaman geçmesi gerekiyor?

Üç''ün Çekilişi:
*Okyanusun suyunu kaşıklamak bir aşıkla tartışmaya benzer.
*Mükemmel şizofren bir kişi (eğer böyle bir insan varsa) yalnızca diğer kişiliğinden haberli olmamakla kalmayıp yaşamındaki diğer tüm şeylere de dikkat etmeyen insandır.

Çorak Topraklar:
*Bunca zaman dayanmış. Şimdi de dayanır. Sen üzerinden geçiyorsun diye köprünün sulara gömüleceğini mi sanıyorsun? Kendine bu kadar iltifat etme!

Büyücü ve Cam Küre:
*Kafanızın içinde konuştukları zaman bizimkine en çok benzeyen sesler; en korkunç yabancıların, en tehlikeli davetsiz misafirlerin sesleridir.
*Toprak soğuktur ama insana acı vermez!
*Yaşamımızda daha sonra yakamızı bırakmayacak olan hayaletlerin önünden böyle geçeriz. Onlar yol kenarında, fakir dilenciler gibi öylece otururlar. Onları sadece gözucuyla görürüz. Eğer görebilirsek. Onların bizi bekledikleri ender olarak aklımıza gelir. O da gelirse. Ama onlar yine de beklerler. Biz geçtikten sonra anılardan oluşan çıkınlarını toplar ve peşimizde takılırlar. Ayak izlerimizi takip ederek yavaş yavaş bize yetişirler.
*Gerçek aşk, bütün diğer bağımlılık yaratan güçlü uyuşturucular gibi iç sıkıcı bir şeydir. Karşılaşma ve keşfetme hikayesi anlatılır anlatılmaz öpücükler çabucak bayatlar, okşamalar sıkıcı olur... Dünyanın bütün ses ve renkleri çevrelerinde koyulaşıp parlaklaşırken o öpücükleri paylaşan ve birbirlerini okşayan aşıkların dışındakiler için böyledir hiç kuşkusuz. Bütün güçlü uyuşturucular gibi, gerçek ilk aşk da sadece bunun tutsağı olanlar için ilginçtir. Ve bütün diğer güçlü uyuşturucular gibi, ilk gerçek aşk da tehlikelidir.
*Ama dünya cehenneme giden yolda biraz daha ilerlemiş oldu. Bizim görevimiz samanın fırına yaklaşmasını elimizden geldiğince engellemek.
*Benim bir fikrim yok. Hiçbir fikrim yok. Fikir politikadır. Ve politika çok kötü bir şeydir, birçok genç ve güzel insanın asılmasına neden olmuştur.
*Kafanın içinde özgür olduğun zaman başka şeylerin ne önemi vardı?
*Ama bazı şeyler öldükten sonra bile rahatça uyumazlar. Kemikleri toprakların içinden haykırır.

Anahtar Deliğinden Esen Rüzgar:
*İnsanların sadakatinin doğal bir hakmış gibi kabul edilince ne çabuk zayıflayabildiğini görmek beni dehşete düşürüyordu.
*Dehşet, üremesine fırsat verilmeden tükürülmesi gereken bir solucandır.
*Bir insan hiçbir zaman hikayeler için fazla büyük olmaz. Hepimiz hikayeler için yaşarız. 
*Görünüşe bakılırsa yanlış adamla evlenince nikah kuşağı, darağacı ipine dönüşüyordu.

Calla'nın Kurtları:
*Önce gülümsemeler gelir, ardından yalanlar. Ve sonunda silahlar.
*Günü aydınlık yapan, karanlık ihtimaliydi. 
*Ölüm değildi karşılaşacağı. Ölüm bunun yanında merhametli bir seçim olurdu. 
*Hayaletler hep aynı eve musallat.
*Siğilleri yakıp yok edebilirsiniz, ama kişinin bünyesi buna yatkınsa yeni siğiller çıkacaktır.

Susannah'nın Şarkısı:
*Acı artar. Kalpten, beyne giderek yükselir. 
*Kendini sadece sen kurtarabilirsin. Ama tabancanın yolu, hem kurtuluşa, hem mahvoluşa gider; sonunda ikisi arasında bir fark yoktur.
*Bir yerin karanlık olması, boş olduğu anlamına gelmez.
*Yirmi iki yaşında insanda eksik olmayan bir şey varsa o da tutkudur. 
*Çünkü bir kez görülen, tekrar görünmez olamaz. Öğrenilen, bilinmez olamaz.

Kule:
*Çünkü dört yaşındayken dolaplar her zaman dolap değildir, kapısı çok kötü şeylerin beklediği başka yerlere açılabilir. 
*Hayal gücünün ölümcül olabileceğine inanmayan herkes aptaldır.
*Çünkü yetenek sessiz kalmaz, nasıl sessiz kalınacağını bilmez.  
*Hedefinizin aklını karıştırıp açgözlülükle dondurduktan sonra aniden saldırmak kadar etkili başka bir yöntem yoktur, bayanlar baylar. 
*Bir adam alışkanlıklarını paylaşmaya tahammül edemiyorsa bırakma zamanı gelmiş demektir.
*Zaferden önce günaha teşvik gelir. Zafer ne kadar büyük olursa direnilmesi gereken günah o kadar tatlı olur. 
*En kötü ihtimali asla yüksek sesle söyleme.
*En büyük zafer anlarımız daima dilsizdir.
*Vücudun işbirliği olmadığı sürece beynin elinde sadece solgun fotoğraflara benzer anılar kalıyordu. 
*Sonlar acımasızdır. Son, sadece elveda demenin bir başka yoludur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder