26 Ocak 2016 Salı

Tanrılar Okulu/Stefano D'Anna


"Bu kitap bir harita ve bir kaçış planıdır. Önceden çizilmiş ortak bir kaderin yazgısından çıkarak bir BİREY olmak adına izlediğim yolun hikayesidir." demiş D'Anna. 
Şunu belirtmeliyim ki bol bol vaktinizin olduğu bir zamanda okumalısınız kitabı, her satır dipsiz bir kuyu, kaybolma riskiniz de oldukça fazla. Genel olarak Tanrılar Okulu oldukça radikal bir kitap diyebiliriz, eğer ayakları yere biraz basıyorsa o da yazarının ekonomist ve sosyolog olmasından kaynaklanıyordur diye düşünmekteyim, keza toplumun herkesiminden haberdar olan ekonomistler ve sosyologlar sadece gerçekleri sunuyor bize...D'Anna ise olayı bir adım öteye taşımış ve DÜŞLEYİN demiş...İçinizde ki Dreamer'ı bulun diye de eklemiş.

ALINTILAR:

*Bir kişinin gücü, kendine sahip olmasında ve aynı zamanda kendisine teslim olmasında yatar.
*Bir insana ömründe en fazla bin defa dolunayı izleme fırsatı verilir, ama büyük bir olasılıkla bu insan, yaşamının sonunda onu bir kez bile izleme zamanı bulamamış olacaktır.
*Her birimize muazzam bir kurtuluş payı verilmiştir.Ancak ne var ki, bitmeyen ihmalkarlığımız, hayatın uyarılarını, işaretlerini, trafik ışıklarını görmezden gelen sorumsuz davranışlarımız, kırılgan ve her türlü tehlikeye maruz olduğumuza olan inancımız sebebiyle bu imkanı hızlıca tüketir, boşa harcarız. 
*Binlerce değil tek bir düşmanın vardır, tıpkı tek bir zaferin olması gibi...bu zafer elbette kendine karşı olandır.
*Geçmiş tozdur. Şimdi şu anda gördüğün ve dokunduğun dünya, sen olan her şeyin maddeye dönüşmüş halidir. Düşüncelerinin daha önceden onaylamadığı hiçbir şey yaşamında karşına çıkamaz. Dünya tozdur. Bir üfleme ile yok edersin.
*Uyku, sizi hem akılca hem de bedence güçsüzleştirir. Uyku yalnızca kötü bir alışkanlıktır. 
*Gerçek savaşçılar başkalarının üstünde hakimiyet kurmak ya da onları kontrolleri altına almak için savaşmazlar. Ve onlar asla bir zafer kazanmak, sömürge ya da ganimet sağlamak uğruna da savaşmazlar, onlar kendileri için gerçekten önemli olan tek bir şeyi, kendi içsel özgürlüklerini kazanmak uğruna savaşırlar.
*Binlerce psikolojik ölümlerdir, bizi her gün yavaş yavaş fiziksel ölüme doğru götüren.
*Düşüncelerimiz kaderimizdir. Düşüncelerimizin kalitesi yükseldikçe yaşam kalitemiz de yükselir. 
*Düşünceler, duygular, heyecanlar gibi bütün ruhsal durumlarımız, her an yolladığımız davetiyeler gibidir ve biz unutsak bile onlar, davetiyelerin yanıtları gibi karşılık gelen olayları bize çekmekten asla geri durmazlar. Daha açık bir ifadeyle, olaylar zaten ve her koşulda mevcuttur. Başımıza gelmeleri yalnızca an meselesidir. Gerçekleşmesi kısa veya uzun süre alabilir, orada veya burada olabilir, ama ne olursa olsun daima bize ulaşırlar...
*Kişi kendisi için açık ve seçik olarak sadece sağlık, zenginlik ve esenlik diler. Kendisini gözleyebilseydi ve yüreğini duyabilseydi, aslında hiç durmaksızın bir olumsuzluk ezgisi söylediğini, yani endişelerden, sağlıksız imgelerden ve başına gelebilecek korkunç olayları beklemekten ibaret bir felaket duasıyla, belki de hiç gelmeyecek korkunç olayları beklemekten ibaret bir felaket duasıyla yakardığını işitebilecekti. 
*İnsanın dışarıdan alması gereken hiçbir şey yoktur; ne yiyecek, ne bilgi, ne de mutluluk. Kendisi dışında herhangi bir şeye bağımlı olmamak, onun doğuştan gelen hakkıdır. İnsan; kendi aklı, kendi iradesi ve kendi ışığı ile kendisini içinden besleyip geliştirebilir. 
*Daha az ye, daha çok düşle. Daha az uyu, daha çok nefes al. Daha az öl ve ebediyen yaşa.
*Senin en sarsılmaz inancın, en zararlı inanışın, kendi dışında bir dünyanın varlığına, bağımlı olduğun bir şeye veya birisine, sana bir şeyler veren veya senden alan, seni seçen veya suçlayan bir şeye veya birisine inanmandır.
*Bir savaşçı, bir anlığına bile olsa kendisine dışarıdan gelecek bir yardıma inanacak olsa, o anda kendine olan yıkılmaz inancını kaybeder.
*İnsanın kendini öldürmesi için, silah ile yiyecek arasındaki tek fark, seçilen yöntemin çabukluğudur.
*Oysa hapishaneden kaçabilmek için neler vermezdim, bu kalabalığın bir ferdi olmamak, onlarla görüş alışverişinde bulunmamak, onların endişelerini ve hatta ıstıraplarını kabullenmemek ve unutmak için neler vermezdim. 
*Düş'ünü' dışına aktardın... kendini bir köle durumuna indirgeyerek, bir maaşla sahte güvenceler karşılığında düşlerini takas ettin.
*Bağımlı olmanın en kesin dışavurumu  bir işte çalışıyor olmaktır.
*Bir düşleyen, ancak kendisine, kendi kusursuzluğuna inanır ve arzuladığı dünyayı yansıtır. İçinde yaşadığı gerçeklik, kendi seyyar cennetinin eksiksiz bir temsilidir. 
*Önce kral ol, krallık ardından gelecektir. 
*Yaşam stili bir bilinçtir. Varlığını çalıştır. Yaşamın daha zengin bölgelerine girmek için göstereceğin her çaba , sendeki yokluk bilincini yıkmana yardım edecektir. Kendini bolluğa alıştır, vizyonunu yükselt ve imkansızı düşle, tüm zenginliklerin gerçek kaynağı ve onları korumanın ön koşulu olan bir refah bilinci yarat. 
*Bulunduğun yer içinde bulunduğun durumdur. 
*Oluş'un gıdası niyet,
  Aklın gıdası sükunet,
  Bedenin gıdası oruçtur.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder