27 Temmuz 2015 Pazartesi

Sabahattin Ali / Değirmen


Değirmen uzun öykülerden oluşan bir kitap... Kırlangıçlar ve Bir Siyah Fanila İçin adlı öyküler en çok etkilendiğim öyküler oldu; ancak bunun dışında kalan öyküler de yıllara meydan okuyan muhteşem öyküler...

Alıntılar;

*Fakat herhalde ikinci bir aşka atlamak,  senin için o kadar güç olmamıştır. İnsan evvela kendi kendisinden utanır gibi olur ama, bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır. Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kafi mazeretler tedarik etmiştir.

*Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekala, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o? Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin? Hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır: Kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falana veriyorsun... Göğsünü yararak o eti oradan çıkarır ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun...

*Siz sevemezsiniz adaşım, siz şehirde yaşayanlar ve köyde yaşayanlar; siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler, siz, birisinden korkan ve birisini tehdit edenler... Siz sevemezsiniz. Sevmeyi yalnız bizler biliriz...

*Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: "Dünyada neler gördünüz?" dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki...

*Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegane tesellidir. Her eşyasını ayrı ayrı ve gayet iyi tanıdığım bu odada yalnız onlar her zaman için yeni bir koku taşırlar. Her zaman söyleyecek birçok lafları vardır... Kitaplar yeni tanıdıklarına karşı çok ketum olurlar. Bir kere de onlarla laubali oldunuz mu size malik oldukları her şeyi verirler ve onlar bizim isteyebileceğimiz her şeye fazlasıyla maliktirler.

*Memleketin bende bıraktığı yegane intiba basitlik oldu. Burada tabiat basit, halk basit, muhit basit, hulasa her şey basitti... Benim gibi karmaşık ruhlu bir adamın böyle yerlerde ne hale gireceğini tasavvur et.

*Dağların üstünde ne bir ağaç, ne iri bir kaya vardı. Yalnız ufak ufak çakıllar... Hani şose yollarına dökerler, en büyüğü yumruk kadar taşlar olur ya, sanki onları almışlar, avuç avuç serpmişler... Neye benziyordu biliyor musun? Zımpara kağıdına; ömrümüzü, zevklerimizi törpüleyecek bir zımpara kağıdına...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder